Articles posted by ulucozturan

Avatar
Yazar : ULUÇ OZTURAN

Her arz kendi talebini mi yaratır? Yoksa her talep kendi arzını mı? Yok yok hatlar karışmadı doğru başlıktasınız J Hadi başlayalım…

Bir önceki yazımızda (14 Mart 2021 tarihli “Üretirken Tüketmek, Tüketirken Üretmek”) da kısaca değindiğimiz gibi yerleşik hayata geçişle birlikte tarımsal üretim başlamış, birçok deneme yanılmanın sonucunda tohumun, toprağın, suyun, hayvanların, iklim şartlarının önemi anlaşılmış ve o günkü ihtiyaçlar doğrultusunda üretim gerçekleşmiştir..

Zaman içerisinde nüfus artışına paralel olarak üretimde de artışlar görülmüştür. Bunun yanı sıra sanayi ve teknolojide meydana gelen gelişmeler de tarım ve hayvancılık alanında boy göstermeye başlayınca ‘Verimlilik’ odaklı bir üretim modeli benimsenmiştir. Bilimsel araştırmalarla birlikte birim alandan/birim bitkiden/birim hayvandan maksimum verim elde etme yönünde çalışmalar hız kazanmış ve üretim de bu yöne doğru iyice kaymıştır.

Kulağa gayet mantıklı gelmekle birlikte, nasılını düşündüğümüzde neyi neye tercih ettiğimizi sorgulamamıza kadar uzanabilecek önemli bir konu olduğunu görüyoruz.

Zamanında toprağının değerini bilen üreticiler, verimlilik ve kolaylık adı altında kendilerine bir mucize gibi sunulan genleriyle oynanmış tohumları, bu tohumlar için özel geliştirilmiş sözüm ona gübreleri (kimyasal zehirleri), bu kimyasallarla birlikte bitkilerine, ürünlerine ve topraklarına aşılanan hastalıklarla ve zararlılarla mücadele edebilmek için tekrar kullanmak zorunda kalacakları kimyasalları kullanmaya başlamışlar. Benzeri şeyleri hayvancılık için de söylemek ne yazık ki mümkün. Hayvan refahını ve sağlığını göz ardı eden sadece adı yem olan yemler, hastalıklarla mücadelede kullanılan kimyasallar, hayvanların doğal yaşam döngüsüne aykırı şekilde çok kısa sürede gelişmelerini sağlayan hormonlar vb. Yani toprağının ve sürüsünün değerini bilen, onlara gözü gibi bakan atalarımız ne yazık ki yerlerini, ‘Verimlilik ve Kolaycılık’ peşinde koşarken kaybettiklerini ve kaybettirdiklerini önemsemeyen yeni nesillere bırakmıştır. “Aaaah ahhhh nerede o eski domatesler…” dediğinizi duyar gibiyim J Üreticilerin dönüşümünü kısaca bu şekilde özetleyebiliriz sanırım.

Ama tam da burada bir parantez açmadan geçerek kimseye de haksızlık etmiş olmayalım.

Acaba bu dönüşüm  isteyerek  mi oldu? Yoksa mecbur mu kalındı?

Ekonomik şartlardaki zorluklar ile beraber   tarım ve hayvancılık alanında sağlanan desteklerin yetersiz kalması,  başarısız kooperatifleşmeler, ürünlerin değerinde satılamaz hale gelmesi ile çiftçinin tutunmaya çalıştığı son dal mı yoksa bu verimlilik uğruna yapılanlar? –ki bu şekliyle bile ekonomik olarak sürdürülebilirliği muamma, ekolojik olarak sürdürülemezliği bir gerçek..!!

İsterseniz şimdi bir de tüketicinin dönüşümüne bakalım. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte bilgiye ulaşmak ve doğruluğunu teyit edebilmek çok daha kolaylaştı. İnsan sağlığı üzerine yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konulan gerçeklere bakınca, artık günlük tüketmemiz gereken protein, karbonhidrat, vitamin ve mineraller yerine, günlük ne kadar zehir tükettiğimizi hesaplar olduk maalesef. Ve dolayısıyla günümüzde gıda güvenliği konusu belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar sorgulanır hale geldi. Artık tüketiciler daha bilinçli ve “ZEHİR “ yemek  istemiyorlar. İmkânı olanlar bahçelerinde ve balkonlarında en azından kendi üretebildikleri kadar temiz gıdaya ulaşabilirken, maddi durumu iyi olan kimilerimiz ise ancak yüksek bedeller ödeyerek temiz gıdaya ulaşabilmekteler.

Bu arada temiz gıdanın lüks tüketim ürünü olmaktan çıkıp, her gelir seviyesinden herkese ulaşabilir olması da gerekmektedir –ki temiz gıda tüketebilmek herkesin hakkı.

Ne mutlu ki, Bilinçli tüketicilerin yanı sıra bilinçli üreticiler de çoğalmaya başladı. Güvenebileceğimiz yerel üreticilerle tanışmalı, hem sağlığımız için temiz gıda tüketmeli, hem de azınlık olan bu bilinçli üreticileri daha fazla üretmeye teşvik etmeliyiz. İşini layıkıyla yapanların yanı sıra ne yazık ki etiket tüccarlığı yapan pek çok organikçi(!) olduğunu da biliyoruz, duyuyoruz. Ve bazen de kandırılıyoruz –  “Organik bunlar oğlum/kızım, organik..!!”

Maalesef bahçe üreticiliğinde de zehir kullanımı oldukça yaygın. Tanıdığımız, bildiğimiz ve güvendiğimiz üreticilerden alışveriş yapma konusu gerçekten çok önemli.

Velhasıl toparlamak gerekirse, ekonomide her arzın kendi talebini yarattığı (Say Yasası) kabul edilse de, yaşanan gelişmelere bakınca her talebin kendi arzını yaratacağı, dayatılan her arzın kabul görmeyeceği ve dolayısıyla tüketicinin dönüşümünün, üreticinin dönüşümüne galip geleceği günler yakındır belki de, ne dersiniz?

Sağlıklı, mutlu, huzurlu ve bilinçli günler diliyorum…

Uluç Özturan

Paylaş

Hepimizin bildiği, gördüğü ve ancak üzerinde kafa yorduğumuzda ne kadar da muhteşem bir mucizeye şahit olduğumuzu fark ettiğimiz doğal döngüler zinciri üzerine düşünmeye var mısınız? Bu doğal döngüler zincirini düşünmeye bitkilerle başlayalım.

Bitkiler, Güneş ışığını, Karbondioksiti, Suyu ve gerekli Mineralleri tüketirken, ürettikleri oksijenle canlıların yaşaması için gerekli ortamı hazırlamalarının yanı sıra, yapraklarıyla, meyveleriyle, tohumlarıyla ve kökleriyle de insanlar ve hayvanlar için besin üretirler.. Gerektiği kadar tüketip, maksimum üretimi yapmaya çalışıyorlar aslında. Tüketimin gereğinden fazla olması üretimi arttırmayacağı gibi, bitkilerin ölümüne bile sebep olabiliyor.

Gerek gıda olarak tüketildiklerinde, gerekse doğada yok olduklarında da bu doğal döngüler zincirini devam ettirirler.. Özünde aslen ürettikleri bir şeyler daha var. Canlılar tarafından tüketilen bitkiler, canlılara hayatta kalabilmeleri için gerekli enerjiyi üretirken, geride kalan artıkları ise bakteriler ve mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılarak toprak verimliliğine katkı sağlarlar.

Bununla birlikte çok yıllık bitkilerden ağaçları düşünelim. Kurak dönemlerde toprağın aşırı ısınmasını engelleyerek topraktaki nem miktarını korurken, toprak altı yaşam dengesinin korunmasına da katkı sağlıyorlar. Dallarında yaşayan pek çok canlı için de üreme ve büyüme ortamı üretmiş oluyorlar. Belki hiç düşünmemiş olabileceğiniz çok önemli bir şey daha var, diğer canlıların konforu için gölge de üretiyorlar!

Üretirken tükettiklerine ve tüketirken ürettiklerine bütünsel olarak baktığımızda gelecek nesillerini ve bu doğal döngüler zincirini tehdit ettiklerinden bahsedebilir miyiz?

 Tabi ki hayır…

Biraz da kısaca hayvanlardan bahsedelim.

Yeryüzündeki bütün hayvanların öncelikli amacı türlerinin devamlılığını sağlayabilmek. Bunun için de aynen bitkilerde olduğu gibi hayatta kalabilmek için ihtiyaçları kadar oksijeni, suyu ve besini tüketmeleri gerekiyor.

Bu sınırlı tüketime karşın bir de ürettiklerine bakalım isterseniz. Yaşamları boyunca karbondioksit üreten, dışkılarıyla toprağı ve mikroorganizmaları besleyen, etleriyle, sütleriyle, yumurtalarıyla hem diğer hayvanlar hem de insanlar için besin üreten, aynı zamanda da ekolojik dengenin bozulmaması için bazı türlerin aşırı çoğalmasını engelleyerek bu doğal döngüye destek üreten canlılar olarak düşünebiliriz.

Üretirken tükettiklerine ve tüketirken ürettiklerine bütünsel olarak baktığımızda gelecek nesillerini ve bu doğal döngüler zincirini tehdit ettiklerinden bahsedebilir miyiz?

Tabi ki hayır…

 

En can alıcı bölüme, insanlara geldik maalesef. Neden mi maalesef?

Gelin birlikte düşünelim.

Dönemin şartlarına göre avcılık, toplayıcılık ve yerleşik hayata geçişle birlikte tarımsal üretim ile gıda ihtiyaçlarımızı karşılamış ve binlerce yıldır hayatta kalmayı başarabilmiş canlı türüyüz.

Ürettiğimiz ilkel el aletleriyle başlayan icatlar, teknolojinin bugünlere gelmesine vesile olmuş. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte binlerce farklı alanda üretim artmış, yani insan türü olarak tüketmek için üretmeyi başarmışız.

Peki bu üretim döngüsünün sürdürülebilir olduğunu söyleyebilir miyiz?

Üretirken tükettiklerimize baktığımızda tablo maalesef hiç de iç açıcı değil.

  • Soyunu tükettiğimiz hayvanları,
  • Kesilen ve yakılan ormanlarımızı,
  • Kimyasallarla zehirlediğimiz topraklarımızı,
  • Baca ve egzoz gazlarıyla kirlettiğimiz havayı,
  • Acımasızca tükettiğimiz ve
  • Kirlettiğimiz temiz su kaynaklarımızı hatırlayalım ve hep birlikte üzülelim.

Bu arada üretirken tükettiklerimize sevgiyi, saygıyı, merhameti ve vicdanı da eklemeden geçemeyeceğim maalesef.

Tüketirken ürettiklerimizde durum nasıl peki? Geri dönüşüm ve atık yönetimi konularında acaba ne durumdayız? Ancak global tedbirlerin alınması, çok sert yaptırımların uygulanması ve hem üreticilerin hem de tüketicilerin bilinçlenmeleri durumunda umutlanabiliriz diye düşünüyorum. Umarım bir şeylerin farkına vardığımızda çok geç kalmış olmayız.

Üretirken tükettiklerimize ve tüketirken ürettiklerimize bütünsel olarak baktığımızda gelecek nesillerimizi ve atalarımız dahil diğer canlıların milyonlarca yıldır sürdürebildikleri bu doğal döngüler zincirini tehdit etmediğimizden bahsedebilir miyiz!?

Cevabı sizlere bırakıyorum…

Dönüştür Gitsin Takipçisi, Doğa Dostu,

Uluç Özturan

Avatar

 

 

Paylaş

Bülten Aboneliği

Bizden haberdar olmak için lütfen kayıt olun

    dev
    error: Content is protected !!