Articles posted by muhammedk

ARDIÇ ORMANLARI BİR DOĞA MUCİZESİDİR

 

Hiç Ardıç Kuşu Gördünüz mü?

Özellikle şehirlerde yeşilden,  ormanlardan, doğadan uzak kaldığımız modern yaşmlarımızda, ayrıca COVID- 19 salgını nedeni ile de sürekli sokağa çıkma yasaklarının olduğu bir dönemde yaşarken doğa ile buluşmamız  daha da zorlaşıyor.  O nedenle bilmeyenler için gördüğünüzde  Ardıç Kuşunu gördüğünüzü nasıl anlayacağınıza dair bir kaç ipucu verebilirim.

Ötüşü tekrar eden bir ritimle şarkı söyler gibidir.Çan sesi gibi berrak  ve melodik bir ötüşü vardır. Hatta erkek ardıç kuşlarının 100’den fazla farklı melodi ile öttüğü söylenir.

Avrupa Asya ve Amerika kıtalarında pek çok türü yaşayan ve sırtları kahverengi -göğüsleri beyaz üstüne siyah benekli olan kuşlardır.

Ayrıca ağaçlara çamur kaplı kase şeklinde yuva yaptıkları için kolayca tanınırlar.

Peki hiç Ardıç Ağacı Gördünüz mü?

Görmedim diyenler için  tanımlamak istiyorum ,

Çam ağacına benzerliği ile kafa karıştırsa da  mis kokulu , üzüme benzer, küçük, parlak ve morumsu siyahi renklerde meyveleri olan ve  yaprakları dikenli bir ağaçtır.Meyveleri büyüdükçe kozalağa dönüşür.  Kışın dahi yapraklarını dökmez. Ardıç ağacının meyvesi, kozalakları, dalları ve yaprakları değişik şekillerde ve çok amaçlı kullanılabilen bir ağaçtır. Bu hali ile binlerce yıldır insanlığa şifa dağıtan , aynı zamanda kutsal olduğuna inanılan bir ağaç türü olmuştur.

Ardıç Kuşları ile Ardıç Ağaçları neden aynı isimle anılırlar diye hiç düşündünüz mü?

Ben hikayesine denk gelene kadar  aralarındaki mucizevi  bağlantıyı bilmiyordum . Öğrendiğimde  doğanın kutsallığına ve beraberinde gerçekleşen mucizelere bir kez daha  şapka çıkardım. Bu mucizeyi  hemen sizlerle paylaşmak istediğim için bu yazıyı kaleme aldım.

Mucize şu ki , Ardıç ağaçlarının tohumları  sadece ardıç kuşunun varlığında çimlenebiliyor.

Bu ise Dönüştür Gitsin olarak bütün yayınlarımızda dile getirdiğimiz doğadaki kendiliğinden gerçekleşen yaşam döngüsünün  canlı bir örneğidir.

  • Ardıç Kuşları Ardıç ağaçlarından dökülen tohumları yerler,
  • Kuşların sindirim sistemlerinde tohumların kabukları açılır,
  • Ve tohumlar kuşların dışkılarıyla yeniden toprağa karışır
  • ve kolayca çimlenmeye başlar.

Ardıç kuşları sayesinde can bulan Ardıç ağacı, erozyon önleyici, rüzgar kesici, kar ve ses perdesi  olarak görev yapan mucizevi bir ağaca dönüşerek kendisi de yeni mucizelere  vesile olur.

Biz insanlar, doğanın -dışardan hiç bir müdahale olmadan – kendi kendini yenilediği,  üremeye, çoğalmaya, üretmeye ve insanları ve diğer canlıları beslemeye devam ettiği bu muhteşem  sistemin hem bir parçası hem de bu sistemin kullanıcılarıyız.

O nedenle  bu sistemi korumak gibi önemli  bir sorumluluğumuz var.  Modern dünyada doğadan kopuk yaşayarak  doğa ile olan bağımızı unutmuş ve hızlı tüketim toplumunun bir parçası olmuş durumdayız.

Bunun sonucunda da inanılmaz miktarlarda atık üreten bir  dünya yarattık ve sanki doğaya karşı  doğayı yok etmek için savaşır durumdayız.

Dönüştür Gitsin olarak bu gidişata DUR demek için çok geç değil diyoruz, bireylerde  farkındalık yaratabilmek için çalışıyor, çaba gösteriyoruz.

Siz de bize katılın , hep beraber sesimizi duyuralım.

Sevgiler,

Dönüştür Gitsin

Paylaş

Monarch olarak da bilinen Kral Kelebekleri, kelebek türleri içinde en özel olanlarıdır. Bunun birkaç sebebi var- sizlerle paylaşmak istiyorum,

  • Kısa süren hayatlarına rağmen hem en uzun süre göç eden hem de en uzun mesafeyi yapan tek türdür.
  • Göç şekilleri ise kuşlardan çok daha karmaşık kalıyor. 4.800 km’yi tam 72 günde tamamlayan muhteşem bir doğa mucizesini 2005 yılında National Geographic’den Vico Gutierrez adlı bir gözlemci izleyerek kaydetmeyi başarmış.
  • Kral Kelebekleri göç boyunca pek çok kez fırtına ve şiddetli yağmura denk gelir- ve savrularak yön değiştirmek zorunda kalsalar dahi hiçbir zaman kaybolmazlar. Rüzgârda savrulup hiç bilmediği rotalara girmek zorunda kalsa dahi yine de ulaşması gereken yere her seferinde ulaşır ve de doğru zamanda ulaşır.
  • Kral kelebekleri göçü tamamlayıp Kanada’dan Meksika’daki Dağ ormanlarına ulaştıklarında kış uykusuna yatar ve bu sure 4 ay sürer.
  • Gizemli olan bir diğer özellikleri ise, göçleri boyunca geceyi geçirmek için seçtikleri ağaçlar! Seçtikleri bu ağaçların türleri önemli değil çünkü her gece başka tür bir ağaçta konaklarlar ancak durumu ilginç kılan farklı zamanlardaki göçleri için de hep bu ağaçlarda konaklıyor olmaları.

Bana göre, her yıl soğuklar yaklaşınca Kanada’dan Meksika’ya göç eden Kral kelebeklerini en özel kılan şey, 1 yıla tam 4 nesil yaşam sığdırabilmeleri!

İlk nesil, Meksika’daki dağ ormanlarında kış uykusuna yatar, ilkbahar geldiğinde çiftleşerek göç için yola çıkarlar. Birinci nesil Amerika’nın güney kıyılarına ulaştığında yumurtlar ve yaşamları son bulur.

İkinci nesil ise yumurtadan çıktıktan kısa bir sure sonra göçü tamamlamak için Kanada’ya doğru yola çıkar. Bu yeni doğan neslin göçü devam ettirmeleri ise tamamen içgüdüsel olarak gerçekleşir. Ancak bu nesilde yaşam döngüsü dolmak üzereyken Amerika’nın kuzeyinde ve Kanada’nın güneyine yumurtlar ve yaşamlarını tamamlar.

Üçüncü nesil, doğduktan sonra göçün son noktası olan Kanada’nın kuzeyine doğru tamamen içgüdüsel olarak yola devam ederler. Bu nesil de Temmuz ayının sonunda yumurtlarlar ve hayata veda ederler.

Ve son nesil olan dördüncü nesil, üreme organları henüz gelişmediği için, ancak Meksika’nın dağ ormanlarına ulaşacak ve baharda da yumurtalarını bırakacak kadar yaşarlar. Bu yaşam süresi ise önceki nesillerden daha uzundur (6ay)  Ekim ayının sonlarına doğru Meksika’da bulunan dağ ormanına ulaşarak 4 ay sürecek kış uykusuna yatarlar.

 

Peki, kral kelebeği bu kadar uzun bir göç yoluna nasıl hazırlanıyor?

Bu da çok muazzam bir doğa olayı, çünkü yolculuğa başlamadan önce çiçek özleri ile beslenerek kendilerini ağırlaştırırlar.

4800×2=9600 KM’lik yolculuk inanılmaz bir döngüdür ve tamamen içgüdülere dayanarak gerçekleşir. Özetle,, anne & baba ile başlayan yolculuk çocuklara  devredilirken  çocuklardan da torunlara devredilir. Ve torunların çocukları ile son bulur- ve aynı döngü tekrar başlar.

Kral kelebeklerinin bu inanılmaz  yaşam ve göç döngüsünün gerçekleşmesi için  ağaçların ve çiçeklerin onlara hizmet etmesi gerekir.

Çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya olan dünyamızda her geçen gün kuraklaşan topraklarda gün gelip de artık çiçeklerin yetişemeyeceğini, yetişse dahi beklenmedik mevsim değişiklikleri nedeni ile olgunlaşmadan solacaklarını dikkate aldığımızda,  kral kelebeklerinin göç yolunu tamamlaması için ihtiyaç duydukları besinleri alamayacaklarını düşünmek dahi çok acı.

Ormanların her geçen gün insan eli ile artan tahribatı da bu inanılmaz kelebek türünün göç boyunca dinlenmek için kullandığı ağaçların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gerçeğini yüzümüze vuruyor.

Dünya olarak, toprağı hoyratça  kullanmaya devam edersek,, sadece toprak altı ve toprak üstü yaşama değil , oradan beslenerek hayatlarını devam ettiren  bu inanılmaz hayvan türlerininim de son bulmasına sebep olacağız…

Bu gidişe dur demek için çok geç değil, hala bir umut var!

Gelin topraklarımıza sahip çıkalım, onları doğal yollarla besleyip güçlendirelim,  toprak içindeki organik madde oranının artması için çalışalım.  Toprakla insan arasında alan ancak hepimizin tekrar hatırlaması gereken bir bağ, doğal bir döngü var. O da topraktan aldığını yine toprağa vermek.

Nasıl mı?

Topraktan elde ettiğimiz gıdaların atıklarını yine toprakla buluşturmak için Kompost yaparak.

Kompost, toprak için en doğal besin kaynaklarından biridir.  Ve her türlü mekânda kompost yapılabilir.

Hatta yaşadığımız alanlarda günlük olarak açığa çıkardığımız gıda atıklarımızı kompostlaştırarak başlayabiliriz.

Unutmayın, her bir birey bir adım atarsa bütünde büyük bir dönüşümü başlatabiliriz.

Kral kelebekleri özgürce uçmaya devam etsin !

Sevgiler,

Dönüştür Gitsin

Paylaş

Her 5 saniyede, bir futbol sahası büyüklüğünde toprak alanın erozyonla yok olduğunu biliyor musunuz?

Günümüze kadar Dünya’daki toprakların %33’ünün erozyona uğradığı biliniyor. Hali hazırdaki toprak kaybını durdurmazsak 2050 yılına gelindiğinde bu oranın  %90’lara çıkacağı tahmin ediliyor.

Oysaki bir yerde toprak tabakasının oluşabilmesi için milyonlarca yıl geçmesi gerekiyor.

Doğal olmayan tarımsal uygulamalar ile toprak kaybı giderek artıyor. Toprak kaybı ise kıtlık ve susuzluk anlamına geliyor!

Neolitik Çağda tarımın başlaması ile insanoğlu yüzyıllarca kuraklık ve olumsuz iklim şartlarının üstesinden geldi. Ancak giderek artan insan nüfusu zamanla gelişen teknoloji, endüstri ve sanayii devrimleri ile birlikte toprakları kimyasal yollarla kirletmeye, betonlaştırmaya, tarım alanlarını binalarla doldurmaya başladı.

Artık toprak korunmaya muhtaç hale geldiği için  “Dünya Toprak Günü “ gibi bir gün ilan etmek durumunda kalındı..

Toprak kayıplarını önleyerek eskiden sahip olduğumuz bereketli topraklara geri dönebilmemiz hala mümkün,

Sağlıklı bir toprağı oluşturan ana maddeler hava (%25), su (%25), mineraller (%45) ve organik maddedir (%5). Bu listedeki en önemli nokta organik maddedir çünkü toprağın hava almasını ve su tutma kabiliyetini, minerallerin dönüşerek bitkiler için kullanılır hale gelmesini ve bu döngüyü sağlayan Toprak Besin Ağı’nın devamlılığını sağlar. Böylece kuraklık ve sel gibi doğal afetlerin olumsuz etkilerini azaltır.

Toprak Organik maddesinin temeli ise Karbondur.

Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü ve TÜBİTAK-BİLGEM-YTE işbirliği ile 2017-2018 döneminde gerçekleştirilen Toprak Organik Karbon Projesi sayesinde Türkiye’deki toprakların karbon içerik ölçümleri yapılmış ve haritalar çıkartılmıştır

Bu araştırmadan çıkan sonuçlara göre, Türkiye topraklarının önemli bir kısmında organik madde miktarının çok düşük olduğu tespit edilmiştir.

İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki topraklar organik madde/karbon yönünden çok fakir,

Karadeniz, Doğu Anadolu ve Akdeniz bölge toprakları ise organik madde/ karbon yönünden göreceli olarak daha iyi,

Ege  Bölgesi’nde  tarım topraklarının  %98 inde  organik  madde/karbon  eksikliği  dikkat çekmektedir.. Bölge topraklarının  %35 inde bu  miktar %1’in  de altındadır.

Oysa ki ideal bir tarla toprağında % 5 oranında organik madde olması beklenir.

Karbon, ayrıca, iklim değişikliğine yol açan sera gazı salımlarının da ana sebeplerinden biridir. Binlerce yıldır karbon depolamış toprak alanlarının insan eliyle tahrip edilmesi  çok büyük miktarlarda karbonun  atmosfere karışmasına yol açtı. Bu da atmosfer ısısının artmasına sebep oldu.

Bu döngü devam ettikçe daha çok ısınan atmosfer, daha çok karbon salımına neden oluyor ve döngü bu şekilde büyüyerek devam ediyor.

 

Peki  toprağı bu kadar kötü hale getirmek için sizce neleri yanlış yapmış olabiliriz?

Gelin hep beraber düşünelim,  

Ormanları arazi kazanmak amacıyla tahrip etmiş olabilir miyiz?

Dikkatsizlik, ihmal nedeni ile çıkan yangınlar, ya da, arazi açmak için bilinçsiz ağaç kesimi vs gibi sebeplerle Ormanları tahrip etmiş olabilir miyiz?

Orman tahribatı nedeni ile ormanda yaşayan canlı türleri ve bu türlerin habitatları yok olmuş olabilir mi?

Hızlı, dengesiz nüfus artışı ile doğal kaynakların aşırı kullanımı, şehirleşme ile birlikte gelen çevre kirliliği, araçların egzoz gazlarının yarattığı hava kirliliği, Evsel atıklar, kanalizasyon suları ve sanayi atıkları çevreyi kirletmiş,

Ya da tarımsal alanlarda yapılan kimyasal ilaçlamalar yararlı böcekleri de yok etmiş olabilir mi?

Tarımda elde edilen ürün miktarını arttırmak için çok aşırı kimyasal gübre kullanmış olabilir miyiz?

Kullanılan kimyasal gübreler çökerek toprağın ve yeraltı sularının kirlenmesine yol açmış olabilir mi?

……

Saymaya devam ettiğimizde sayfalar dolusu sebepler yazabileceğimizi anladınız değil mi?

Özetle toprağı bu kadar verimsiz, kurak hale biz insanoğlu getirdi.

Şimdi de onu eski haline döndürmek için yine insanoğlu çalışmak, çaba göstermek, önlem almak, eyleme geçmek zorunda, zorundayız!

Bu bilinçle 5 Aralık Dünya Toprak Günümüz Kutlu Olsun.

Sevgiler,

Dönüştür Gitsin

Paylaş

DÖNÜŞTÜR GİTSİN ,Kadınlara Katkı Sağlayacak Projelere İmza Atmaya Devam Ediyor!

Toprağın  yanlış yöntemlerle  verimsizleştirildiği, hoyratça yok edildiği  bir dünyada iken  eski bir yerli sözü olan  “  toprak insana değil, insan toprağa aittir! “  gerçeğini hatırlamaya ve hatırlatmaya ihtiyacımız var. Çünkü insan-doğa ilişkisinin en temel ilkesi toprağa saygı ile başlar.

Toprağın, kimyasallar kullanımı olmadan verim alınamadığı mevcut durumdan çıkabilmesi için doğru  ve doğal yollarla beslenmesi gerekir.

Bu noktada,  ev içinde açığa çıkan gıda atıklarının kompostlaştırılması ile toprak için ihtiyaç duyulan besinler çok daha doğal yollardan sağlanmış olacaktır. Ev içi gıda atıklarını yöneten esas kişi,  tahmin edeceğiniz gibi Kadındır. Kadın, ev içindeki  gıda atıklarının sorumluluğunu üstlenir  ve  de yöneticisi olursa  atığa sahip çıkacaktır.

Buradan yola çıkarak, “Dönüştür Gitsin” olarak, şehir yaşantısındaki bireylerin ve özellikle kadınların gıda atıklarını azaltmalarına yönelik çalışmalarımızı genişleterek kırsal kesimlerde toprak ile  uğraşan kadınlara da ulaşmak için kolları sıvadık.

Şu an üzerinde yoğunlaştığımız  “Dönüştür Gitsin Eğitim ve Uygulama Merkezi”  projemizde ,  doğal permakültür  yöntemlerini  kırsal bölgelerdeki kadınlara ulaştırmak için bir uygulama modeli yaratmayı hedefliyoruz.

Anadolu’nun tam ortasında, sert ve kurak iklim şartları ile mücadele eden  köylerden biri  olan ve  topraktaki organik madde oranı 1% in altından olan Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi, Sacayağı Köyü’nde 

( https://goo.gl/maps/psATSTGbXn79EKEV6)  mevcut şartlarla uyumlu  üretim modellerinin gösterileceği  “Eğitim ve Uygulama Merkezi “ miz çalışmalarına son hız devam ediyor.  ( bokashi kompost , solucan kompost uygulamaları, eş yükselti eğrileri, doğal hayvan gübresi  kullanımı, wicking bed  üzeri tarım uygulamaları, bahçe serası  uygulaması vs)

Ana hedefimiz, toprağın organik madde oranını artırmak ve su tutma kapasitesini geliştirerek verimli hale getirmek..

 

Kış şartlarının zorlayıcı olduğu Sacayağı Köyünden bir  görüntü

Sahadaki  toprak analizlerinin yanı sıra arazi içi perma kültür uygulamalarının yapılacağı

 bölgenin ölçülendirmelerini tamamladık. Eş yükselti eğrilerini oluşturduk ve bokashi  kompost ve hayvan gübresi le  etkileşime geçmesi için temelleri attık .

Köyde yerleşik yaşayan hanelerdeki kadınlar,  bu proje sayesinde kazanacakları yetkinliklerle kendi bahçelerinde üretim yapmaya başladıklarında erkeklere de öncüllük etmiş olacaklar.

Projemizin başlangıcından bu yana yanımızda olan proje destekçilerimizden ve aynı zamanda danışmanımız Prof Dr. Volkan Dündar Hocama ve  saha planlamada desteğini esirgemeyen Mimar Sayın Vedat Şahin’e  buradan teşekkürü borç bilirim.

Çok heyecanlı olduğumuz bir konuyu da burada siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz, Dönüştür Gitsin Eğitim ve Uygulama Merkezi Projemiz ile dünyaca ünlü bir kozmetik firmasının her yıl düzenlediği “Toprağın Kadınları” yarışmasında yarışmak üzere başvurumuzu yaptık

Dünyada 2001 yılından beri yürütülmekte olan, Türkiye’de ise 6. Kez gerçekleştirilecek olan ‘Toprağın Kadınları’ yarışması; çevre yararına bir bitki türü veya tabiat alanlarının koruma altına alınmasını sağlamayı, çevre yararına alınan bir aksiyon ile toplumun refahına sürdürülebilir katkıda bulunmayı ve bu kapsamda “Kadın özgürlüğü ve cinsiyet eşitliğine destek” olmayı, ve yine çevre ile ilgili bir konuda çocukların ve gençlerin bilinçlenmesini sağlamayı hedeflemektedir. Bu hedefler doğrultusunda da, dünyanın dört bir yanından çevreci kadınların hayata geçirdiği projeleri ödüllendirmektedir.

Kasım ayı içinde başvuruların değerlendirileceği bu  yarışmanın sonuçlarını dört gözle bekliyor olacağız.

Sevgiler

Dönüştür Gitsin

 

 

 

Paylaş

Her yıl gerçekleştirilen Dünya Gıda Konferansı, dünya genelinde var olan açlığı ortadan kaldırmak ve kötü beslenme sorunlarına çözüm bulabilecek paydaşları bir araya getirmekte olup, dünya liderlerinin gıda sistemindeki sorunlara eğilmesi gerektiğini dile getiren önemli bir organizasyondur.

Çünkü açlık, dünya liderlerinin karşılaştığı en önemli sorundur.

1996 yılında gerçekleştirilen Dünya Gıda Zirvesinde kabul edilen “Dünya Gıda Zirvesi Eylem Planı”   önemli bir dönüm noktası niteliğindedir. Böylece herkesin fiziksel ve ekonomik olarak her zaman yeterli ve güvenli gıdaya ulaşması, süründürülebilir tarımsal üretimin sağlanması konularında ülkelerin önlem alması için çeşitli eylem planları ortaya koymuştur.

Günümüze geldiğimizde, 26 Haziran 2020 tarihinde tamamen dijital olarak gerçekleştirilen Dünya Gıda konferansı da bu eylem planını desteklemekte ve bunun ötesinde, 2020 yılına damgasını vuran COVID- 19 pandemi sürecinin gıda sistemine etkilerinin ve bu konuda alınabilecek önlemlerin konuşulduğu önemli bir ajandaya dikkat çekmiştir.

Araştırmacıları, politikacıları, iş dünyası ve sivil toplum örgütlerini bir araya getiren konferansta, COVID-19 sağlık krizinin dünyayı salladığı bu dönemde,   özellikle gelişmekte olan ülkelerde durumun açlık ve fakirlik krizine dönüşmemesi için acilen herkes göreve çağrıldı.

Konferansta iki temel başlık üzerinde pek çok oturum, ve podcast gerçekleştirildi,

 

  1. Gıda Sistemi

COVID-19 boyunca ve sonrasında kendini hızlıca toparlayan gıda sistemine geçiş nasıl olmalıdır?

Pandemi boyunca tecrübe edilen sorunlar nelerdir ve nasıl aşılabilir?

Pandemide zarar gören Gıda Sisteminde toparlanma nasıl gerçekleştirilebilir?

(Çünkü yaşanan kriz,  tek başına bağış ve yardım kuruluşlarının destekleri ile aşılamaz.)

İnsanların yemek yeme alışkanlıkları nasıl dönüştürülebilir?

Geleceğin Tarım Uygulamaları Nelerdir?

Gıdanın Geleceği

Devletler tarafından alınması gereken önlemler gıdanın geleceğini kurtarabilir.

 

  1. Avrupa Yeşil Anlaşması

Avrupa  Yeşil Anlaşması, gelecekte  dünya liderlerine, kural koyuculara ve topluma nasıl faydalar getirebilir?

İklim değişikliği ve biyolojik bozulma Avrupa’yı ve bütün dünyayı tehdit eden en temel sorunlardır. Bu sorunların üstesinden gelebilmek için,  Avrupa’nın yeni bir büyüme stratejisine ihtiyacı olduğu aşikârdır.

Geliştirilecek strateji çerçevesinde,

2050 yılına kadar sera gazı etkilerini minimize etmiş olması

Ekonomik büyümenin mevcut kaynakları yok etmeden gerçekleşmesi için politikalar geliştirmesi

Her bireye ve topluma ve ulaşabilir olması

hedeflerine hizmet ediliyor olmalıdır.

Avrupa Yeşil Anlaşması, yukarıda sıralanan maddeleri hayata geçirecek sürdürülebilir bir ekonomi oluşturulması hedefini gütmektedir.

Uzmanlar, COVID-19 pandeminin sebep olduğu büyük bir ekonomik buhran beklediklerini dile getiririnken,  iklim değişikliğinin de olumsuz etkileri ile hali hazırda yoksullukla mücadele eden ülkeleri çok daha derin bir kriz beklemektedir.

Bu noktada Avrupa ülkelerinin iyileştirici ve koruyucu rol üstlenmesi elzemdir. Avrupa Yeşil Anlaşması da bunu desteklemektedir.

Görülüyor ki, dünya önlemez bir krize doğru hızla ilerlerken alınacak önlemlerle bu krizle mücadele yollarını bulabilir ve gelecek nesiller için sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam koşullarını temin edebiliriz.

Çözüm ise bireylerin, toplumların, devletlerin kısacası dünyanın bu sorunları ciddiye alıp harekete geçmesi ile mümkün olacaktır.

Sevgiler,

Dönüştür Gitsin

“Dönüşerek Dönüştür, Bireyden Toprağa” Uyanış Serimizin son ayağı olan “TOPRAK” bölümünü, açık havada güzel bir ormanda gerçekleştirdik.

COVID-19 un hepimizi uzun bir süre evlerde tutması yüzünden yeşile, doğaya hasret bir dönem geçirdik. Yasaklar kalkıp ta sosyal mesafeleri koruyarak yaşantımıza devam etmeye çalışırken, Dönüştür Gitsin olarak bizler de yaz dönemi eğitimlerimizi tamamladık.
Özellikle sahada gerçekleşmesi gereken “Dönüşerek Dönüştür, Bireyden Toprağa” eğitim serimizin son ayağı olan “TOPRAK” için takipçilerimizden oluşan güzel bir katılımcı grubu ile açık havada bir araya geldik. Ayaklarımızı toprağa basabildiğimiz, toprağın kokusunu alabildiğimiz, ağaçların hışırtısını dinleyebildiğimiz bir ormanda güzel bir eğitim gerçekleştirdik.
Saha çalışmamızın liderliğini benimle birlikte üstlenen, NewSelf Instittute Kurucusu ve Eğitmen Esra Uras Bilgin’e çok teşekkür ediyorum. ( Kendisi, ICF onaylı Toronto merkezli Gelstat Coaching programından mezun Gelstat Koçu, aynı zamanda yetişkinler ve çocuklar için Mindfulness Danışmanı ve eğitmendir.)
Çalışma sonrasında, pozitif geri bildirimleri ile bizi çok mutlu eden katılımcılarımıza buradan tekrar teşekkür ediyorum.
Sevgiler,
Dönüştür Gitsin

Paylaş

Gıda Atığını Dönüştür, Geleceği Değiştir !

Gıda Atıklarının Dönüştürülmesinde Yerel Yönetimlerden Destek

Dönüştür Gitsin olarak gıda atıklarının dönüştürülmesi için anlatmaya, işbirlikleri ve fikir birlikleri yapmaya devam ediyoruz,

29.07.2020 tarihinde, Şişli Belediyesi ile işbirliği içinde çalışacak ve Şişli’nin mahallelerinde hayat bulacak olan “Mahalle Mutfağı” projesinin kurucuları ve aynı zamanda Yönetim Kurulu Üyeleri ile biraraya geldik.

Gıda Atıkları Farkındalık Eğitimi için buluştuğumuz bu organizasyonda hem gıda atıklarımızı nasıl dönüştürebileceğimizi konuştuk hem de farkındalık yaratmak için birlikte neler yapabileceğimiz konusunda çok güzel bir beyin fırtınası gerçekleştirdik.

Bu anlamda, oluşumumuzun temel amacını kendileri ile detaylıca paylaştık – ev içinde bireylerin kendi yarattığı gıda atıklarının farkına vardırmak ve bu farkındalık ile gıda atıklarını dönüştürmeye teşvik etmek ve izlemeyi hedeflediğimiz yol haritamızı aktardık.

Toplumsal farkındalığın artırılması, gıda atıkları ile ilgili bilincin oluşturulması ve devamında dönüşümün gerçekleşebilmesi için yerel yönetimlerin öncülük etmesi çok önemli bir adım olacaktır. Bu anlamda Şişli Belediyesinin “atık dönüştürme hedefleri “ çerçevesinde gıda atıklarının dönüştürülmesine de yer vermek için gereken adımları atacağına inanıyoruz.

Bu organizasyonun hayata geçmesinde öncülük eden Nişantaşı Lions Kulübü Başkanı Hümeyra Mutlu’ya teşekkür ediyoruz.

Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in eşi Sayın Hulya Keskin’e ve onun nezdinde katılım gösteren Mahalle Mutfağı Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyelerine ve organizasyonun gerçekleşmesinde büyük katkısı olan Şişli Belediyesi, Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden Sayın Dilara İşcan’a teşekkür ediyoruz.

Sevgiler
Dönüştür Gitsin

Paylaş

2000 yılında, yıllık kişi başı 200 kilo ile dünyada en çok ekmek tüketen ülke olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na geçtiğimizi biliyor muydunuz?
Sanıyorum ki ülkemiz halen bu unvanı elinde bulunduruyor. Ancak bu tüketim rakamlarının tamamı gerçekten tüketiliyor mu yoksa gereğinden fazla aldığımız için bir kısmını hiç tüketmeden çöpe mi atıyoruz?
Türkiye Ekmek Üreticileri Federasyonu’nun açıkladığı 2019 verilerine gore, Türkiye’de ekmek israfı nedeniyle her yıl 1,5 milyar dolar çöpe gidiyor. Günde 120 milyon adet ekmek üretildiğini ve yüzde 10’unun israf edildiğine dikkat çekilirken bu israfın değerinin yıllık ortalama 1,5 milyar dolar.’ın çöpe gittiği tahmin ediliyor”

Tüketebileceğimiz kadar satın alma yaparak bu gidişatı değiştirebiliriz. Böylece ekmek israfının önüne geçerebilir, cope atılan atık miktarlşarını azaltabiliriz.
Hep beraber gıda atıklarını dönüştürelim, geleceği değiştirelim.
Dönüştür Gitsin

https://www.sondakika.com/haber/haber-ekmek-israfiyla-her-hafta-10-okulu-cope-atiyoruz-12897581/

Paylaş

Toprak, yaşamın devamlılığı için olmazsa olmaz tek şeydir, İnsanlık olarak en büyük sorunumuz ise toprak kaybıdır.

Çeşitli nedenlerle her yıl 24 milyar ton tarım toprağı kayboluyor – bu da her dk  30 futbol sahası kadar toprak kaybı anlamına geliyor. Doğal yollarla gerçekleşen fiziksel kayıpların yanı sıra, aslen topraktaki yaşam kayboluyor . Oysa toprağın oluşması o kadar zor gerçekleşiyor ki,

1cm.lik toprağın oluşması için 200-400yıl gerekiyor.

Tarım yapılacak toprağın oluşması için ise 3.000yıl geçmesi gerekiyor. Doğa, toprak kaybını aynı oranda karşılayacak toprak üretimi gerçekleştiremiyor.

Oysaki toprak yaşayan bir elementtir, içinde 1 milyardan çok mikroorganizma barındırır. Bu mikroorganizmalar ne kadar çok ise toprak o kadar güçlü ve besin değeri yüksek olur.

Peki bu kadar önemli olan bu elementi neden bu kadar hoyratça yok kullanıyoruz?

Sürekli kimyasal içerikli hormonlu gübrelerle  toprağa ekilen gıdaları besleyerek toprağa zarar veriyoruz. Zararlılar ile mücadele ediyoruz diye kimyasal  ilaçlama yaparak  toprağı zayıflatmaya devam ediyoruz, bu bir kısır döngü aslında,

Toprak verimsiz olduğunda  bitkiler beslenemez,  bu durumda zararlı otlar/ haşereler musallat olur, bu zararlıların uzaklaştırılması için kimyasal ilaç kullanımı  devreye giriyor, bu da topraktaki canlı mikroorganizmaların ölmesine sebep oluyor.

Sizce günümüzde altından daha değerli ne olabilir?

TOPRAK !

İnsanlığın devamı için toprağın beslenmesi ve toprak kaybının önlenmesi için doğal  döngüyü sağlıyor olmalıyız,

Doğal döngü, topraktan aldığını tekrar toprağa  vermekten geçer.  Bu da kompost ile mümkün!

Kompost, gıda atıklarının pek çok farklı yöntemle dönüştürülmesi ile ortaya çıkan yarı mamül olup toprak ile karıştırılarak  son halini alır ve  ihtiyaç duyulan zengin besin kaynağını toprağa vererek onu  tekrar doğurgan hale getirir. Tarım toprağına yapılacak kompostl ilavesinin topraktaki solucan sayısını, mahsuldeki verimi ve toprağın dengesini artırdığını biliyoruz.

Bu mucizevi ürün ile çok daha sağlıklı üretimin gerçekleştirirken,  tarımda  kimyasal kullanımının da önüne geçebiliriz.

Kompost lu güzel günler diliyorum.

Sevgiler,

Dönüştür Gitsin

 

Etiket
Paylaş

Bildiğiniz gbi biogaz, organik atılklar ve gıda atıklarının  oksijensiz ortamda parçalanması ile açığa çıkan yenilenebilir ve temiz bir enerji türüdür. Atıkların parçalanmasında kullanılan yöntem  ise esasen  yüzyıllardır var olan ve çiftçiler tarafından da kullanılagelen bakterilerin organik atıkları parçaladıkları bir yöntemdir.

Insan neslinin biogazı ne zamandan beri kullanıyor olduğunu tahmin edebilir misiniz?

Mevcut bulgulara göre, biogaz ilk defa  Asurlular  tarafından 10.yüzyılda kuıllanılmış..

Organik atıkların parçalanması sırasında açığa çıkan yanıcı  gazın Metan gazı olduğunun anlaşılması ise 18.yüzyılda John Dalton and Humphrey Davy sayesinde olmuştur.

Okuduğumda bana çok ilginç gelen şuı bilgiyi de paylaşmak istiyorum, Oksijensiz ortamda organik atıkları parçalayarak biogaz üreten  ilk büyük ölçekli tesis 1859’da Bombay’de kurulmuş.

Siz de şaşırdınız, değil mi?

Anlaşılan o ki Biogaz kullanımı ve üretimi bir Avrupa  ülkesinde  başlamamış.. Ancak Avrupalı milletlere ilham kaynağı olduğu kesin  çunku 1890 ların sonunda İngiltere ilk defa kanalizasyon atıklarını biogaza dönüştürmeyi başarmış ve elde edilen enerjiyi sokak lambalarını aydınlatmak için kullanmış.

1960’lar da Hindistan ve Çin ‘de  ufak ölçeklerde biogaz üretimi gerçekleştirebilen sistemler geliştirmeyi başarmış.

Tabii ki  20. Yüzyılın gelişi her açıdan olduğu gibi bogaz üretiminde de devrim niteliği taşıyor çünkü   artık endustriyel ve ev tipi biogaz sistemleri kullanılmaya başlandı Ve günümüzde ise teknoloijinin  de ilermesi ile birlikte biogaz çok daha güvenli ve kolay teknoloijlerle elde edilir hale geldı.

Ancak, dünya nüfusunun yaklaşık 1/3 ünün hala bio kütle ve odun kullanarak enerji elde ettiği haberlerini okuyoruz- bu anlamda, biogaz kullanımının yaygınlaşması ve günlük hayatlarımıza girmesi için hala uzun bir sürenin geçmesi gerektiği aşikar.

Türkiye olarak her yıl milyarlarca ton gıda ve organic atık açığa çıkartıyoruz, buna rağmen biogaz üretiminin yaygınlaşması için ciddi adımlar atılamamış olması endişe verici.

Ancak hiç bir şey için geç kalınmış değil.

Dönüştür Gitsin olarak, sorunun kaynağına inerek evlerde açığa çıkan gıda atıklarının dönüştürülemesi gerektiğine inanıyoruz. Bu anlamda toplum bilinci oluşturmak için çalışıyor ve hiç durmadan anlatıyoruz, bireyleri bilinçlendirmek için eğitimler veriyoruz.

Gıda atıkları gibi değersiz görülerek çöpe atılan ve sonrasında çöp sahalarında yığınlar halinde bırakılan bu atıkların aslında çok değerli olduğunu anlayan her birey çok daha duyarlı hale geliyor ve gelmeye devam edecek.

Gıda atıklarını dönüştürerek herşeyden önce dünyayı korumak adına çok önemli bir adım atmış oluruz,  diğer taraftan  da kendi ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi üreterek  tasarruf sağlayabiliriz.

Bilinçlenen her birey, evinde açığa çıkan gıda atıklarını biogaza  dönüştürmeye de başlayacaktır.

Söylediklerim hayal olmaktan çıktı, Avrupa bigoz kullanan ilk millet olamadıysa da kendini geliştiren  taraf oldu ve artık Avrupa ülkelerinde  ev içlerinde ev tipi biogaz sistemleri kullanarak yemek yapacağı ocak için gereken enerjiyi üretebilir hale geldi.

Sıra bizde,

Gıda Atığını Dönüştür, Geleceği Değiştir !

Sevgiler

Dönüştür Gitsin

Etiket
Paylaş

Bülten Aboneliği

Bizden haberdar olmak için lütfen kayıt olun

    dev
    error: Content is protected !!